Dönme dolap mıyız neyiz biz?
Yok yok, dönme dolaba haksızlık oldu bu
Çünkü, öyledir. Döndüğü yere yeniden gelmektir dönme dolabın kurumu.
Tamam, bunu geçtik…
Yanar-döner miyiz peki?
Bir gün söylediğimizi ertesi gün unutabilen?
Parladığı günün ertesinde sinebilen?
Yanar-dönere de haksızlık gibi geldi bana.
Onun da kurgusu o biçimde ayarlanmıştır çünkü.
Neyiz biz peki?
İnsanların güvenlerini kazanamayan, özümüz ve sözümüz aynı olmadığı için mesela?
Her kim ile oluyorsak O’nun sözüne uyan mesela?
Ya da yağmura göre şemsiye kullanan belki de…
Yaprak olup savrulan belki de rüzgârda
…………………….
İnsan vücudunu taşıyan, bacaklara ve ayaklara verdiği güçle kişinin dik duruşunu sağlayan, başı göklere değen ağaçlar gibi onurlu ve etkili yapan insanı; OMURGADIR değil mi?
Toplumlar da böyledir.
Yönetenleri dik durmalıdır.
Ülkesinin ve milletinin çıkarları doğrultusunda özü sözü aynı, ülke içinde ve dışında kendinden emin, ne istediğini bilen ve kendisinden istenenlere de bu doğrultuda KALİTELİ yanıtlar verendir.
Günübirlik yaşamak; bırakınız toplumsal yaşamı insan yaşamında bile bencilliktir, güvensizliktir, gelecekten yoksunluktur.
Toplumsal yaşam, yönetenlerin değişikliğiyle biçimlenen değil, toplumsal geçmişin rehberliğinde ve geleceğin olabilirlikleriyle sürdürülmelidir ve sürdürülebilir.
Sıkıntılar yığınıyla yaşamaya çalışırken güzel memleketimizde, yönetenlerimizi;
On yılları kapsayan gelecek programlarıyla,
Tarihimizden alacağımız ve son örnekte yaşadığımız gibi Atatürkçülük kaynaklı olmak üzere,
Komşularımızla, yüzyılları kapsayacak dostluk, güven sağlamlığıyla,
“Nabza göre şerbeti” çöpe atarak,
Dillendirdiğimiz ÇIKARLARIMIZI korumaya çağırıyorum.
Saadet Pesen saadet05@yahoo.com 3/Şubat/2020 İmece