BU CUMHURBAŞKANLIĞI VE MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİNDE;
KİMLE, NASIL ve HANGİ AMAÇLA İTTİFAK YAPILMALIDIR?
Bugün, içinde bulunduğumuz süreçte, yaşadığımız coğrafyada bu önemli seçim öncesinde üzerinde durmamız gereken esas nokta kanaatime göre gözden kaçırılmaktadır.
Özellikle, Türkiye Ordularına İstiklal Savaşı’nın ateşi içinde komuta eden, ardından Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak emperyalist dünyaya meydan okuyan TBMM’ne muhalefette de olsak parlamenter sistemin gereği çok sayıda milletvekili girmesini sağlamak elbette önemlidir. Çünkü Meclis, her konunun tartışıldığı, esas olarak hükümetin denetlendiği ve hatta görevden alındığı bir ortamdı. Muhalefet partilerinin de ciddi bir ağırlığı vardı.
Ancak bu gücüne rağmen son yıllarda Halk Oylaması sonucu ortadan kaldırılan PARLAMENTER sistemde bile bu TBMM'nde gördüğüm kadarı ile ideolojik olarak, halkçılık ve milliyetçilik ilkeleri -popülizm değil, Atatürk'ün hayata geçirdiği anlamda, ALTI OK'un bir parçası olarak HALKÇILIK- herhangi bir meclis çalışmasında ön plana alınabilmiş değildir. Aksine AKP hükümeti dâhil, parlamentoda bulunan bütün partiler, Atatürk’ün ortaya koyduğu ALTI OK ilkeleri hilafına LİBERAL BİR POLİTİKA izlediler. Bölgede ABD’ye teslim olmayıp direnen güçleri, Atatürk’ün ortaya koyduğu anti-emperyalist çizgiyi savundukları için HALKÇI DİKTATÖRLER diye itham ederek bu ülkelere yapılan emperyalist saldırı ve işgalleri alkışladılar. Daha iki hafta önce de gördüğümüz gibi SURİYE’ye “KİMYASAL GAZ YALANI” bahanesi ile yapılan emperyalist, hukuksuz bombardımanı ya desteklediler ya da bu vahşi saldırı karşısında sessiz kaldılar.
Bu süreçte, bizi de tehdit eden bu vahim tabloyu görmeyen, bu yıkıcı, dağıtıcı emperyalist tehlikeye karşı önlem olsun diye milli direniş mevziisini oluşturmaya çalışmayan TBMM’nin bizatihi kendisi de Türk Milleti’nin ana gövdesini ve bölgenin mazlum halklarını terk etti.
Burada esas olarak Atatürk çizgisinden uzaklaşan bir anlayıştan ve milli bir kırılmadan söz etmek mümkündür ve hatta bu saptama daha doğrudur.
Hele şimdi içinde bulunduğumuz cumhurbaşkanlığı sisteminden kaynaklanan nedenlerle, cumhurbaşkanlığı hükumet tipinde meclise sokacağımız vekil ve sayısının hangi partiye mensup olursa olsun, esasen hiç bir anlamı ve önemi yoktur.
Burada daha çok üzerinde durmamız gereken husus, iktidarı ve yürütmeyi ele alan cumhurbaşkanın kimliği ve siyasi çizgisidir.
Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak, bütün milleti birleştirmeyi sağlamak için günümüz koşullarında milli, gerçekten yerli ve Türk Milleti’nin çoğunluğunun kabul edebileceği bir programı milletin önüne koymak zorundayız.
NESNEL DURUM NEDİR? NE YAPMALIYIZ?
İçinde bulunduğumuz kızgın bölge ve ülkemiz koşullarında, emperyalist ABD’nin ve Siyonist İsrail’in her türlü desteği nedeniyle artan terör, toprak bütünlüğümüzün üzerindeki tehdit ve ekonomik sıkıntıların sonucunda Türkiye, içinden çıkamayacağı bir krize doğru sürüklenmek istenmektedir.
Bu sorun, gördüğümüz gibi AKP'nin başından beri izlediği üretimden kopuk sıcak para politikaları ve milli siyasetten uzak yalpalamaları ile çözülemeyecektir.
Bu sorunlar, ancak terörü sona erdirecek, ülke bütünlüğünü sağlayacak, komşularla dostluk ve ittifak yapacak, üretimi artıracak, LAİKLİK ve aydınlanmaya esas alacak Atatürk'ün bize miras olarak bıraktığı, vazgeçilmez rehber ALTI OK çizgisinde olabilecektir.
Kısacası esas amacımız, meclise daha çok sayıda vekil sokmak değil, Türk Milleti’ni en geniş bir milli çizgide birleştirerek cumhurbaşkanlığını bu asgari programla kazanmaktır. İttifak da bu çerçevede yapılmak zorundadır. Program esas, kadrolar tayin edicidir.
Şekilsiz ittifak, meclise vekil olarak girmeyi her şeyden üstün tutan bazı kişiler için işe yarayabilir, ancak bize, Türk Milleti’ne ve bölgeye, mazlum milletlere bir yarar sağlamaz.
Çok tehlikeli bir anlayış adım adım hayatımıza sokulmak, şekillendirilmek; partisiz, ideolojisiz, siyasi programsız kısacası şekilsiz bir meclis yaratılmak istendiğini görmek zorundayız. Yetkisiz, bilgisiz, cahil ama bol para alan itaatkar milletvekilleri (!), sorgulamayan sözüm ona parti üyeleri ve seçmenler bu tabloyu tamamlayacaktır.
Heves budur!
Ama bunu asla başaramayacaklardır. Bölgemiz, Türkiye ve Türk milleti, hem tarihinden ve hem de coğrafyasından aldığı itici güçle, bu isteklerini ve heveslerini kursaklarında bırakacak, tarih yeniden mazlum milletleri ve elbette Türk milletini kayıtsız şartsız egemenliğin gerçek sahibi yapacaktır.
İşte bu nedenle ve ivedilikle;
Cumhurbaşkanı adayı, bir milli programın, Atatürk’ün 1920’lerde başlattığı istiklal mücadelesinin cisimleşmiş bir ifadesi olmak zorundadır. İttifak da, bu ana hatları açıkça belirlenmiş program etrafında yapılmalıdır.
Bir arabayı doğru yöne götürmesi için atları, arabanın önüne ve gidiş istikametine doğru bağlarız. Program, tam da budur!
Asgari ortak bir programı olmayan ittifak, atları dört ayrı yöne gidecek biçimde bağlanan bir arabanın patinaj yapmasından, emek ve çabaların boşa gitmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Boşa nefes tüketmiş, bu kadar insanın umutlarını yok etmiş olacağız. Vebali büyüktür.
Kafalarımızı kumdan çıkarmak, emperyalist merkezlerden gelen tezviratlara kapılmamak, ittifakın kimle yapıldığından daha çok, etrafında birleşebileceğimiz, Türk Milleti’ni ve Türk Milli Devleti’ni emperyalizme muhtaç olmaktan kurtaracak bir programı tartışmak, dedikodu, hakaret, küfür vb basiretsiz, amacı belirsiz yorumlardan uzak durmak, ancak bu program etrafında birleşeceğimiz kişi, grup ve partilerle ittifak yapmanın yollarını aramak, atları arabaya doğru koşmak ve ALTI OK ve ATATÜRK'e SARILMAK zorundayız.
Başka yolu yoktur!
Tarihimiz örnektir!
03.05.2018