BİR AKP’Lİ ARKADAŞA MEKTUP;
İsa kardeşim,

Şimdi, yerden yere vurduğun, ama bunu neden yaptığını da kesinlikle bilmediğini düşündüğüm LOZAN'ı bir yana koy! 
Bana göre bizatihi TC'nin kendisi LOZAN'ın maddeye bürünmüş cisimleşmiş biçimidir. Çünkü Lozan olmasaydı, 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ATATÜRK’ün itirazlarına rağmen imzaladığı, ülkemizin işgal planı olan MONDROS sonrasında bize daha da vahim olarak dayatılan 10 Ağustos 1920 tarihli ülkemizi bölen, parçalayan SEVR antlaşması geçerli olacaktı. 
Bunun da koşullarını ve elbette Türkiye için muhtemel sonuçlarını ilkokul öğrencileri bile öğrenerek büyürler.
Günümüze gelelim:
Hiçbir parti ya da kişi gözetmeden yazıyorum, öncelikle bunu bilmeni isterim.
2004 yılından sonra ve özellikle yolu bizim ülkemiz için mayın döşeli olan AB’nin dayattığı AB müktesebatları nedeni ile biraz da “Ya bizi AB'ye almazlarsa?” diye çekinerek görmezden geldiğimiz 17 ada ve 135 kara parçası ve adacık bugün fiilen Yunan işgali altındadır. 
Meseleye AKP ya da Osmanlı penceresinden değil de Türk milli devletinin ali menfaatleri açısından baktığında bu durumda bir gariplik görmüyor musun? 
Yunanistan kara sularını 6 ve 12 mile çıkardığında biz Didim ya da Ayvalık'ta denize bile giremeyeceğiz. Asla balık avlayamayacağız. 
Bunun dışında, düne kadar hiç önem vermediğimiz KIBRIS açıklarında çok zengin doğal gaz yatakları bulundu ve bundan da en çok bölgede ABD ile birlikte İslam Düşmanlığı yapan İSRAİL kazançlı çıkıyor. 
Türkiye, Irak ve Suriye’nin bölünüp parçalanması için planlanan BOP’ni de bu çerçevede değerlendir istersen. 
Bunun üstüne bir de EGE'de petrol ya da doğal gaz bulunduğunu düşün. Ne olacak dersin? 
Diyelim ki LOZAN'da hata yaptık, bugün gözümüzün önünde yapılan milli devletimizin çökertilmesine ve TSK’nin dağıtılmasına yönelik uygulamalar ve dayatmalar ne ve kime hizmet ediyor? 
ABD'NİN bizi bölücü terör örgütlerine karşı mücadelede elimizi kolumuzu bağlamaya çalıştığını da lütfen iyi bir düşün. 
Günün bu yakıcı ve yıkıcı sorunlarına karşı çözüm için bütün Türk milletini birleştirmek varken ve mutlaka zorunlu iken, neden soyut ya da yararsız tartışmalarla birbirimize düşüyoruz? 
Daha bir kaç ay önce FETÖ tarafından 15 TEMMUZ'da yapılan darbe girişimi karşısında hangi partiden olursa olsun, hangi inancı taşırsa taşısın Türk Milleti’ni oluşturan bütün yurttaşlarımız canları pahasına darbeye karşı birlikte olmadı mı? Tehlike geçti mi sanıyorsun? 
Bazıları FETÖ’nün arkasında bulunan ve darbeyi destekleyen ABD’yi şu veya bu7 nedenle görmezden gelebilir, ama güneş balçıkla sıvanmaz. 
FETÖ ve daha dün 10 askerimizi, 8 yurttaşımızı Şemdinli'de kahpece şehit eden PKK terörü, Suriye ve IRAK’ta ABD ve İSRAİL tarafından bölgeye yerleştirilen serseri mayın gibi dolaşıp ortalığı cehenneme çeviren EL NUSRA, IŞİD gibi tehlike ve tehdit odakları, ancak ABD VE İSRAİL def olup bu coğrafyayı terk ederse ortadan kalkabilir. 
Bu, nerden, nasıl ve ne zaman geleceği belli olmayan PKK terörü, devleti ele geçirmek için fırsat kollayan FETÖ ajan çetesi ve ABD EMPERYALİZMİnin parçalayıcı ve yıkıcı etkisi, tek bir partinin gücü ile değil, ancak bütün bir milletin en geniş milli birliği vatanseverlik temelinde sağlanarak ülkede ve bölgede yok edilebilir. Huzura kavuşabiliriz.
Bunu neden kavrayamıyoruz? 
Neden bölge ülkeleri ve bölgemizde bulunan diğer milli devletler ile birleşmek için azami çabayı göstermiyoruz? 
Bu devletlerle aramızdaki yine ABD tarafından yaratılan soğukluğu bir an önce gidermek için duygusallığı ve öznel farklılıkları bir yana koyup neden çaba sarf etmiyoruz? 
ABD emperyalizmi ve AB’nin yalan vaatleriyle gözümüz mü kamaştırıldı, yalın gerçeği göremeyecek kadar kör mü olduk?
Hükumeti ve muhalefet partilerini, ABD tarafından yıkımımız için hazırlanan bu büyük oyuna karşı birlikte, millet olarak neden uyarmıyoruz ve hatta zorlamıyoruz? 
Ama hayat ve bölgede yaşanan vahşet bize bu görevi dayatıyor! 
Düşünmek ve bu görevi yerine getirmek için neyimiz eksik? 
Hele mevzuu bahis olan, bu güzel cennet vatanımız ise!