10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM  09:27  FITCH BÜYÜKŞEHIR’IN KREDI NOTUNU B+’YA YÜKSELTTI  22:02  BAŞKAN SEÇER, TARSUS HALKı ILE IFTAR YAPTı  21:52  SEÇER: “BİZ HERKESİ KUCAKLIYORUZ, HERKESİ AİLEMİZDEN BİLİYORUZ”  21:39  MITOLOJIDEN GÜNÜMÜZE SAVAŞıN ANTROPOLOJISI  21:22  LEVE (YAŞA)! LEVE PALESTINA’NıN ÖYKÜSÜ  21:10  MERSIN SINEMA OFISI KENTI BEYAZ PERDEYE TAŞıYACAK  21:10  YEŞIL BÜYÜME VE MAVI EKONOMI ÇALıŞTAYı DÜZENLENDI   20:38  MTSO KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞMA GRUBU İSTANBUL’DAKI ÖRNEKLERI INCELEDI  20:28  ÖZYIĞIT “AVRUPA KADıN BASKETBOLUNUN KALBI YENIŞEHIR’DE ATACAK”  20:23  MESLEK LISELERINE SÜRDÜRÜLEBILIR GELIR KAYNAĞı SAĞLANMALı   11:37  BAŞKAN SEÇER, TARSUS HALKIYLA BULUŞTU  11:28  HALKKENT ÇOCUK GELİŞİM MERKEZİ’NDE SEVGİ DOLU ETKİNLİK 
DOĞU GUTA ‘DA ÖLÜME MAHKÛM EDİLMEK | DEMOKRAT MERSİN GAZETESİ
image
Prof.Dr.Esat ARSLAN

DOĞU GUTA ‘DA ÖLÜME MAHKÛM EDİLMEK

Doğu Guta’ya Uzanan Eller Kırılsın!

Şam’da bulunduğum zamanlar, hafta sonları geçerken de olsa uğrardım, bu Türkmen yuvası Şam’ın banliyösü Doğu Guta’ya.  En çok da Cobar’a giderdim, merkezi konumdaydı.  Şam’ın hemen yanında, Arap-İsrail Savaşından sonra mülteci durumuna düşen Türkmenler bir bütünlük içerisinde buraya yerleşmişlerdi. Türkiye’de de olduğu gibi büyük şehirlerin etrafında iç göçlerle oluşan Erzurumlular, Bitlisliler, Yozgatlılar, Mardinliler mahallelerinden, semtlerinden bu yerlerin hiçbir farkı yoktu. Tipik bir getto konumundaydı, ama buradaki samimiyeti severdim ve de insanların sıcaklığını. İşte Guta böyle bir yerdi, sevgili okurlar. Onların, en büyük endişeleri neydi biliyor musunuz? En büyük kaygılarıbizim Anadolu Türkçesine benzer güzel Türkçelerini unutmaktı. Zaten onların büyük kısmı da Teke yarımadasından Aydın’dan göçmüşlerdi. Hiç unutmam, tahkimat yerine kullandıkları saf Türkçe “berkitme” sözcüğünü onlardan öğrenmiştim. Kelime hazneme hiç çıkmamak üzere yerleştirmiştim. O ne güzel bir Türkçe idi. Ama her zaman anavatandan ayrı düşen, bizler gibi nefes alan bu Evlad-ı Fatihana diyet ödetmişlerdi. Her bir Müslüman Kardeşler örgütünün iktidardaki Baas Partisine yönelik hareketlerinde yada hemenoluşan her bir kıpırdanmada misliyle, onlarakanlı bir diyet ödetmişlerdi.Dağ gibi çocuklarını “Müslüman Kardeşler” örgüt üyesi iddiasıyla yargısız infaza tabi tutulduğunu seyrettirmişlerdi, hem de gözlerinin önünde melanetlerini kusmuşlardı. Hem de nasıl, tüm 15-25 yaşındaki gençleri meydanlara toplayıp yaylım ateşiyle öldürmüşlerdi. Şimdi sorarım size bunun Serebrenitsa’dan ne farkı var? Neredeyse her evde özenle korudukları, bazılarını kara kalemle yaptıkları, yere göğe konduramadıkları biricik evlatlarını resimlerini yaptıkları bir “Şüheda Köşesi”nde ölümsüzleştirmişlerdi. Yüreğim kanayarak kendilerine başsağlığı dilediğim bu günkü gibi hafızamdadır. Heyhat ki ne heyhat. Onlar, Golan Tepelerinin o özgürlük ortamını nasıl arıyorlardı. Uygarlıktan uzaktaydılar ama kartallar, şahinler gibi hürdüler. Sünnet, çeyiz alma, düğün törenlerinde evlerine, araçlarına, atlarına ay yıldızlı al bayraklar asıyorlardı. O kapkara Baskıcı Baas Yönetiminin tüm baskısına karşın, bu adetlerinden vaz geçmemişlerdi. Bu durum, Türkiye’de evlerine bile ay yıldızlı al bayrağımızı asamayanlara önemle duyurulur. Kunetra üzerinden gelerek Gutaya yerleşmişlerdi. Sokaklarında, dükkân önlerinde çocuklar oynar, sokağa araba girince arkasından koşarlardı, bizim soydaşlarımızın bebeleri. 
Sevgili okurlar, işte bu şirin belde Esad Rejimigüçleri tarafından beş yıldan fazla kuşatılmıştır, orada yaşayan soydaşlarımızı,  maalesef varil bombalarıyla, roketlerle, güdümlü füzelerle, kimyasal silahlarla, açlıkla terbiyeyle doğrudan ölüme mahkûm edilmişlerdir. Açlıkla terbiyenin amacı, bu hengamedekalabilen yaşlı, çocuk, kadınları ve ailelerini savunanları aç bırakmak yoluyla ya da kaba askeri güçle ezmek olarak belirlenmiştir.  Sözün kısası, kuşatma yapılmak suretiyle, şehre yiyecek ve malzeme girişini sınırlandırarak, yaşayanları açlıktan ölümün kıyısına itmek olarak belirlemişlerdir.Siyasi ve askeri bir araç olarak bu insanlık dışı açlıkla terbiye etmek mantalitesi, tarih boyunca kullanılmıştır. Hem Stalin, hem de Hitler, daha İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasından önce, Polonya ve Ukrayna'da milyonlarca insanın kökünü kazımak için bu silahı kullanmışlardır. Ve maalesef onların günümüzdeki izdüşümü BeşarEsad Güçleri bunu da yapmıştır. Unutmayalım, bunların belleklerinde bu tür kıyım ve kırım yöntemleri hep var olmuştur. 1985 yılında, Hafız Esad rejiminin adına hareket eden yasadışı “Şii Emel Hareketi” sonradan yaygın bir şekilde "Çadırlı Kamplar Muharebesi" olarak bilinen savaşı başlatmıştır. Bu insaniyetlikten yoksun sözde muharebe, Suriyelilerin ve müttefiklerinin, Yaser Arafat ve Filistin Özgürlük Örgütü'nün Lübnan'daki nüfuzunun artıklarını da yok etmek için gerçekleştirilen bir etnik temizlik hareketi olmuştur. İki yıl boyunca Şii Emel Hareketi, Lübnan civarındaki farklı mülteci kamplarını kuşatarak korkunç insanlık trajedilerine ve iki taraftan da yüzlerce insanın ölümüne neden olmuştur.
Tekraren hatırlatmakta yarar var, Suriye'nin başkenti Şam'ın merkezinin 10 kilometre doğusundaki bir yerden, Doğu Guta’danbahsediyorum. Buradan Kaçabilenlerbile takip edilip, öldürülüyorlar. Hem de onursuz bir şekilde. Yakaladıklarına “Birruh, biddem, nefdik ya Beşşar” (Ruhumuzla, kanımızla Beşşar canım feda yoluna)söyleterek. Kendi vatandaşlarını hem de düşman olarak yaftalayarak, bu masum insanlara işkence yaparak hunharca öldürdükleri,kimyasal silah bile kullandıkları BM raporlarında yer almış olsa da dünya kör ve sağır diyaloğunu oynamakta beis görmemektedir. Rejim, "terörizmle mücadele" bahanesinin arkasına sığınıyor. Doğu Guta'daki "teröristlerin" sivilleri canlı kalkan yaptığını, başkenti füzelerle hedef aldığını iddia etmektedir.Rejim Güçleri, Doğu Guta'ya savaşın başından bu yana 46 defa kimyasal silah saldırısı düzenlemiş, 21 Ağustos 2013 tarihindeki kimyasal kıyımda bin 400'den fazla sivil öldürülmüştür. Rejim, bu yıl bölgede üç defa klor gazı kullanmıştır. BM hala ne beklemektedir?Merak ve insanlık konusudur.
Doğu Guta Halkı, beş yılı aşkın süredir abluka altında, Golan’dan mülteci olarak geldiklerinden, gidecek yerleri olmadığından kendi evlerini, yurtlarını koruyoramaABD desteğindeki Afrin’li PKK gibi değil, Türk oldukları için direniyor, Allah’ına kurban, Allah’ın adamıyız, diye şehit oluyor. İzliyorsunuz, görüyorsunuz, yaklaşık bir senedir bölgeye yeterli gıda ve tıbbi malzeme sokulamıyor. Bebekler, çocuklar ve hastalar, yeterli beslenemedikleri ve tedavi edilemedikleri için can veriyor.Şimdi hayatta kalabilenler, yaşama tutunabilenler çocuklarını valizlerin içerisine koyarak, kucaklarına alarak, sırtlarına bağlayarak kaçmaya başladılar. Bölgede kalanların büyük kısmı çocuk, kadın, yaşlı korunması gereken siviller, yine de 380.000 kişinin kaldığı sanılıyor. Son üç ayda 185 çocuk, 109 kadın katledilmiştir.İşitme engelli Ümran adında bir kız çocuğu bombardımanı duyamadığı için ağır yaralandığı, kan kaybından ölmek üzereyken BBC’nin Ömer ismindeki kameramanı tarafından kurtarıldığı gelen haberler arasındadır. Her tarafından dram akan bu olaya ne buyrulur? 
Buradaki büyük çoğunluğu soydaşlarımız, 1951 yılında kabul edilen “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde” yazan, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş ve barış suçlarının hepsine maruz bırakılmışlardır. Bilmem doğru bir biçimde size anımsatabiliyor muyum, bu durum bize öldürmenin günümüzdeki yaygın usullerini yeniden anımsatmaktadır. Doğu Guta, Suriye rejiminin ve onların müttefiki olan kasaplaşmış rejimden beslenen sürü halindeki cellatları tarafından kuşatılmıştır. Neredeyse iç savaş başladığından bu yana 'terörist unsurlar içeriyor' diyerek bu yere sadece terörist etiketi yapıştırmakla kalmadılar, aynı zamanda bu yeri abluka altına alarak sözüm ona 'özgürleştirmek' için, açlığa mahkûm etmişlerdir. Türkiye, Rusya ve İran 4-5 Mayıs 2017 tarihinde Doğu Guta'yı gerginliği azaltma bölgesi ilan etmiştir. Ancak RF, garantörü olduğu rejimin ateşkesi defalarca ihlal etmesini engelleyememiştir.  Hatta göz yummuş ve desteklemiştir. Bilmem farkında mısınız, açlıktan kaburga kemikleri çıkmış, Afrika, Etopya bebelerine benzer,üstüne üstlük üzerlerine atılan bombalardan kan revaniçerisindeki, atılan boğucu, öldürücü gaz nedeniyle cansız bedenlerini televizyon ekranından izlerken, içiniz burkulmuyor mu? Bu yetmezmiş gibi, bir de üstüne üstlük BBC Türkçe Servisi’nin yayınlamış olduğu Beşar Esad’ın güvenli olduğunu göstermek için otomobille bölgeye gidişi, beni gerçekten bir şeylerden kopardığını ifade etmek zorundayım. Beşar Esad Doğu Gutaya, Nashabiyeh, Cesrin üzerinden gitmiştir. Söyleşi sırasında Beşar Esad Efendinin, BBC kameramanına burayı özgürleştirdiğini söylemesi gerçekten insanı çileden çıkaracak niteliktedir. Kuşatma alanları genişledikçe, bunlara özgürleştirilen yerler demesi, benim ne söylemem lazım geldiğini sizler tahmin edebiliyorsunuzdur. 
Sonuç
Suriye'deki BeşşarEsed rejiminin başkent Şam'da abluka altında tuttuğu Doğu Guta'daXXI. yüzyılın en büyük insani krizlerinden biri yaşanmaktadır.Guta'dakisoydaşlarımıza, Arap İsrail Savaşından bu bölgeye göç etmek zorunda bırakılan, “GolanTürkmenleri”ne yaşattırılan bu durum, “BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ne göre insanlığa karşı işlenen suçlar meyanındadır, acilen başta Beşar Esad olmak üzere müsebbipler BM tarafından Lahey Adalet Divanına sevk edilmelidir. Ateşkes koşullarına uymamakta direnen Beşar Esad güçleri tarafından katliama tabi tutulan bu beldenin Sünni Suriyeli halkıbu cellatların, zalimlerin elinden kurtarılmalıdır. Bölgeye acil BM Barış gücü gönderilmelidir. Suriye’yi adeta bir Sünni Safarisi alanı yapmakta hiçbir beis görmeyen Beşar Esad Güçlerinden, burada yaşayan yaşlılar, çocuklar ve kadınlarher ne pahasına olursa olsun selamete eriştirilmelidir.  Dehşete ve vahşete bu kadar yakın olmak bir yana, bir de yaşananlara karşı bir şeyler yapamamanın iç burukluğu ve ezikliği artık insanın dayanma gücünü aşmıştır, soydaşlarımız zalimlerin elinden kurtarılması için tüm uluslararası kuruluşlarda bu konu görünür hale getirilmelidir, sevgili okurlar.Haydi sahaya inelim. 

 

 Yazı Tarihi : 24.3.2018 20:28:57 | E-Mail :
 


 
  YAZARIN ARŞİVİ
 


 
  YORUMLAR
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA