'21. yüzyılın jeopolitik haritası, okyanus ve denizlerde­ki mücadelelerle şekillenecektir' diyen Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Doğu Akdeniz’deki milli çıkarlarımızı nasıl savunabileceğimizle ilgili 'Doğu Akdeniz (Mavi Vatan’ın Güney Cephesi)' kitabını yazdı.

Amiral Cem Gürdeniz, kitapta Mavi Vatan’da yaşanan krizinin temelini, emperyalistlerin hedeflerini ve saldırılarını, Türkiye’nin yanıtlarını ve ittifak potansiyelini ele alıyor.

Cem Gürdeniz’e göre Mavi Vatan, denizdeki yüzey alanına sahip çıkma meselesinin ötesinde “bir sembol, bir tarif ve aynı zamanda doktrin”dir.  Sembol olarak “Türkiye’nin 21. yüzyılda yüksek stratejik hedefi ile olması gereken devleti ve halkı ile denizcileşmesi­nin sembolüdür.”

Tarif olarak “Türkiye’nin ilan edilmiş veya edilmemiş tüm deniz yetki alanları (iç sular, karasuları, kıta sahanlığı, Mün­hasır Ekonomik Bölge) ile akarsu ve göllerini kapsamına alır.” Doktrin olarak “Anadolu’yu çevreleyen denizlerle diğer okyanus ve denizlerdeki hak ve çıkarları ko­rumaya ve geliştirmeye yönelik jeopolitik bir yol haritasıdır.”

Mavi Vatan, “karadaki Misak-ı Millî’nin denizdeki karşılığı”dır.  Mavi Vatan’a sahip çıkmak İkinci Sevr’i engellemektir.  

MAVİ VATAN'IN JEOPOLİTİK ÖNEMİ

Cem Gürdeniz deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 20’sinin Akdeniz’de yapıldığını, ham petrol ve türevlerinin Avrupa ve dünya pazarlarına Akdeniz üzerinden ulaştırıldığını, Doğu Akdeniz geleceğin enerji maddesi olan yoğun gaz hidrat yataklarına da sahip olduğunu belirtiyor. Dahası 30 Ekim 2017’de Bakü, Tiflis ve Kars ara­sında hizmete giren demiryolu hattı, İskenderun Körfezi’ni Çin’in Demir İpek Yolu üzerinden Asya Pasifik ekonomik altyapı sistemine bağladı. Cem Gürdeniz’e göre ABD kuklası Kürt devletinin Akdeniz’e açılma hayali, Kıbrıs çevresindeki doğal gaz rezervlerinin 15 trilyon metreküp civarında olması gibi sebeplerle de Doğu Akdeniz “21. yüzyılda Türkiye’nin en cid­di, en öncelikli çekim alanı olacaktır.”

ATLANTİK'İN HEDEFİ

Gürdeniz, Atlantik’in temel hedeflerini baş­ta İran’ı etkisiz kılarak İsrail’in güvenliğine katkı sağlamak, Arap Dünyası’nın bölünmüşlüğünü devam ettirmek, Rusya ile Çin’i çevreleyerek küresel güç mücadelesinde üstün gel­mek, enerji arz güvenlik tekelini elde bulundurmak olarak açıklıyor. Bu süreçte Türkiye de hizaya sokulması veya gerekirse dönüştürülme­si gereken ülkeler listesindedir.

ABD’NİN JEOPOLİTİK TAHKİMATI

Cem Gürdeniz Atlantik’in bu hedeflerine ve saldırılarına karşı Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında “hükümet ve devlet birlikteliği ile Atlantik sisteminden uzaklaşma süreci” başladığını tespit ediyor. 5 Ekim 2019’da ABD ve Yunanistan arasında imzalanan ‘Karşılıklı Savunma İşbirliği Antlaşması’ ile ABD’ye, Yunanistan’a ait tüm askeri üslerin kullanıl­ma izni sağlanmasını, silahların ve askeri teçhizatın ‘acil müdahale’ içinde değerlendirilen saldırı görevle­rine yönelik kullanım yolunun açılmasını, hatta Dedeağaç Limanı’ndan ABD askerinin yararlanacak olmasını, “Türkiye ve Rusya’nın stratejik çıkarlarını doğrudan etkileyebilecek bir gelişme” olarak değerlendiriyor. Çünkü liman ABD’nin Balkanlara yöne­lik stratejik yığınaklanmasında önemli olanaklar sunabilecek. Dahası Gürdeniz ABD ve Yunanistan’ın 2020 Ey­lül ayında ilk kez Batı Trakya Bölgesi’nde ortak zırhlı birlik tatbikatı yapmalarının “bugüne kadar sınırlarımıza en yakın bölgede yapılan en büyük tahrik” olduğuna dikkat çekiyor. Dolayısıyla aslında yapılan ”jeopolitik bir tahki­mat”tır.

NATO'YA VE ABD'YE KARŞI İTTİFAKLAR POLİTİKASI

Sayın Gürdeniz, düşmanın ittifak geliştirdiği bir ortamda ülkemizin de ittifaklar politikası geliştirme mecburiyetini vurguluyor. Mısır, İsrail gibi kimi ülkelerin Yunanistan yerine Türkiye’yle anlaşmalarının onların lehine olacağını belirterek kazanılmalarınını savunuyor. İtalya ve İspanya’nın Malta ile AB içinde çıkar farklılıklarından dolayı Türkiye’ye katı yaklaşmadıklarından hareketle emperyalistler arasındaki uzlaşmazlıktan yararlanabileceğimizi belirtiyor.

Gürdeniz Mavi Vatan’da ülkemizin Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, İtalya, İspanya, Rusya, Çin, Türk Cumhuriyetleri, Pakistan, Ürdün, hatta Balkan ülkeleriyle ittifaklar politikası geliştirmemizi, bu devletlerle olan ilişkilerimizi anlatarak ortaya koyuyor.

NATO üyeliğinin “Anadolu jeopolitiğini emperyalizm emrine” sunduğunu vurgulayan Gürdeniz’e göre NATO’dan ve ABD’den İdlib konu­sunda yardım istemek, Doğu Akdeniz jeopolitiğinde önemli tavizlere yol açacaktır.

Gürdeniz özellikle Çin, Rusya gibi Asya güçleriyle müttefiklik ilişkisini önemini belirtiyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de karşısına çıkan yedi ayrı rakip bloğa karşı Rusya ile ortak hareket etmesi gereğini de vurguluyor. Karadeniz’de de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi, hatta ortadan kaldırılması yönündeki AB ve ABD çabalarına karşı “ancak Rusya ve Türkiye bölgede sağlam durduğu sürece, rejimin varlığını koruyacağını” söylüyor.

Değerli amiralimizin ülkemizin denizcileşmesi, deniz teknolojisinin tamamen millileşmesi, eğitimde denize daha fazla yer verilmesi noktasında da öneriler sunduğu kitabı, Mavi Vatan konusunda üretilecek politikalar konusunda yönetenlere, siyasetçilere, kamuoyuna yol gösterici niteliktedir.