Mersin'de yaklaşık 30 yılını bu çileli meslekte geçirmiş biri olarak, Akdeniz'in incisi Mersin kentin, yıllardır bir arpa boyu yol alamamasına olan itirazım ve isyanım var....

Bir kent düşünün ki;
320 km sahili
Uluslararası limanı
Türkiye'nin ilk Serbest Bölgesi 
Gün yüzüne çıkarılmış ve çıkarılmayı bekleyen kaderine terk edilmiş sayısız tarihi eseriyle koca bir kent...
Eee ne mi olmuş? diyeceksiniz
Olan olmuş, özellikle Özal’lı dönemlerde imar yetkesinin ne bir mühendisi, ne bir mimarı ne de bir şehir plancısı olan ve kimisi de ilkokul mezunu başkanların görev yaptığı belediyelere verilmesi, kenttin geleceğini kararttı. Buna, siyasi ağırlığı fazla olan ve lobisi de güçlü Antalya'ya yağdırılan turizm teşvik yatırımlarının verilmemesi de eklenince Mersin'in talihi karalara büründü. 
Bu olumsuz gelişmeyle birlikte Batı Akdeniz'de Mezitli'den tutun da, neredeyse Silifke'ye uzanan sahil kesimi, çarpık yapılaşma ve ranta dönük planlarla katledildi. Bu yapılaşma ile aslında yönünü bacasız sanayi olarak bilinen turizme çevirmesi beklenen Mersin, deniz ile arasına da adeta 'Çin Seddi' ördü. Baş döndürücü bu sağlıksız yapılaşma ile mantar gibi türeyen yazlıklar, Ankara, Adana, Kayseri, Gaziantep, Konya ve daha bir çok ilden insanlarını yazlık almaya yöneltti. Bu yazlıklar ne mi oldu?
Yazın en fazla 1-2 ay kullanıldığı 10 ayı ise tamamen boş olarak büyük bir ekonomik kayıp olarak kaldı. Ve kalmaya da devam ediyor...
Batı Akdeniz'de beklenen turizm hareketliliğine engel olacak başka ne var?
Tabi ki Akkuyu var...
Neredeyse 40 yılı bulacak ve bir Devlet politikası olan nükleer santral sevdası da mavi ele yeşilin eşsiz tonlarının hakim olduğu bölgede, nükleer santral kurmak Mersin turizminin gelişmesine büyük engel olacak, hatta ve hatta bu hayali sıfıra indirecek... 
Ah Mersin Vah Mersin dedik yaaa;
Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken, kentin doğusunda da sanayi tesisleri türedi. Kazanlı'da kurulu ve yıllardır çevre kirliliği ile gündemde bulunan Kromsan, fabrika sahasında 1.5 milyon ton ve kanserojen madde içerdiği bilim adamlarınca dillendirilen, atıklarını hala nötr duruma getiremedi. Bu atıklar, fabrika sahasında üzeri branda örtülü durumda bekletiliyor.
Bekletilince ne mi oluyor?
Yağan yağmurla birlikte yeşilliğin deposu olan ekili alanlardan yer altı sularıyla denize karışarak sağlıksız ürünlerin sofralarımıza gelmesine yol açıyor. 
Tüm bu gerçekler göz önünde iken; bilindiği üzere neredeyse 20 yıl önce MESİAD iyi niyetli bir yaklaşımla Kazanlı-Seyhan Turizm Projesi'ni gündemine taşımıştı. Bu proje ile binlerce yatak kapasiteli tesisler yapılacak, işsizlik azalacak bölge bir 'Belek Turizm Merkezi' örneği gibi olacaktı. Şimdi gelinen bu noktada, projenin geçmişini irdelemeye kalksak, sayfalar buna yetmez. Ancak, devletin alt yapı hizmetini yerine getirip, yatırımcılara yer teslimi yapmasının üzerinden neredeyse 5 yıl geçti.
Sahi niye kimse sormuyor?
Bu ülkenin dev şirketlerinin de yer aldığı büyük şirketler neden gelip yatırım için kazmayı vurmuyor?
Neden ise bunu kimse sorgulamıyor?
Hala bu proje için nefes tüketmeye devam ediyoruz...
Hiç kimse 'Kromsan var iken, turizmci yatırım yapmaz' gerçeğini göz önünde bulundurmuyor.
Sakın yanlış anlaşılmasın...
Sanayiye karşı değilim, ancak sanayi tesislerinin var olduğu bir bölgede turizmin olamayacağını, düşünüyorum. Yukarıda özetlemeye çalıştığım bu kara bir tablo aslında kenttin kaderi olmamalıydı.
Yıllardır biriken sorunlar her geçen gün büyüyor..
Ama Sezar'ın Hakkı'nı Sezar'a vermek gerekirse, MESİAD'ın yukarıda hayati bir projesini eleştirirken, çok sayıda meslek odası ve STK'ların da destek verdiği Plaj Projesi'ne de şapka çıkartıyorum.
Mersin Sanayici İş İnsanları Derneği'nin, “Mersin nefes istiyor” sloganı ile kent merkezinde yer alan OYAK, Tevfik Sırrı Gür Stadyumu, Vakıf Teras, Deniz Feneri arazilerinin yeşil alan olarak kente kazandırılması, Orduevi'nin kaldırılarak önünün Kent Plajı'na dönüştürülmesi, Deniz Park alanının kent meydanı olmasını, deniz kenti Mersin’in denizden uzaklaştırıldığına dikkat çekerek proje geliştirmesi son derece akılcı ve elzem...
Başkan Hasan Engin başkanlığındaki bir heyet, kent merkezinin bana göre kurtuluşu olabilecek bu proje için kısa bir süre önce TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan'ın kapısını çaldı. 
“Mersin Nefes İstiyor” sloganı ile Millet Bahçesi, OYAK’a ait kışla arazisi, Deniz Feneri, Denizpark ve Orduevi arazilerinde yeşil alan ile plaj düzenlemesi projesini Mersin’de bulunan oda başkanlarının katılımı ile de kamuoyuna açıklayan MESİAD, bu atağı ile bana göre 10 numara bir iş yaptı. 
Şimdi top Sayın Elvan, parti gözetmeksizin diğer milletvekillerinde ve 'Kentte yeni bir vizyon kazandıracağım' iddiasıyla makamına oturan başta CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ile iktidarın gücünü de arkasına alan, geride kalan 3 aylık çalışma temposuyla takdir toplayan AK Parti'li Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak'a büyük görev düşüyor.
Sayın Elvan'ın bu işe ciddi asıldığını, hafta sonu kentte gelerek konunun takipçisi olacağının sinyalini verdi. Elvan, Vali Ali İhsan Su ve proje takipçisi MESİAD yönetimi ile Millet Bahçesi planlanan eski Tevfik Sırrı Gür Stadyumu alanı ile kışla arazisi, deniz feneri, denizpark ve orduevi arazilerinde yeşil alan ve plaj düzenlemesi yapılmasına ilişkin hazırladığı 'Mersin Nefes İstiyor' projesinin uygulama alanını yerinde inceledi.
Elvan, konuyu yakından takip ettikleri kısa sürede sonuç alınacağını söylemesi bile büyük heyecan yarattı. 
Bu projenin kent için bir kurtuluş olacağı açık ve seçik. 
Elvan ve Mesiad bu projeyi başarır hayata geçirirse bana göre tarihe altın harflerle isimlerini yazdırırlar.
Mersin eğer bu projeyi hayata geçirip, Çukurova Havaalanı rüyasını da kısa sürüde gerçekleştirirse, makus kara talihini yeneceğine ümit etmekten başka bir şey düşünmek bile istemiyorum.
Yoksa; ömrümüz 'Ah Mersin, Vaah Mersin' diyerek geçecek.