Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-3 | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM 
Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-3

 

Garbis Altınoğlu grubu ve İbrahim Kaypakkaya’nın TKP-ML/TİKKO’su

19.8.2019 02:00

Garbis Altınoğlu’nda en katı ifadesini bulan görüşler, kısa bir süre sonra, biraz daha sulandırılarak İbrahim Kaypakkaya ve bir grup arkadaşı tarafından savunuldu. Maceracılığın teslimiyete dönüşmesi, hatırı sayılır bir dönekler grubu üretmesi kaçınılmazdı, öyle oldu. 
 
Hüseyin KARANLIK / Aydınlık Gazetesi

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-3

İlginçtir, 1970’lerdeki “sol” maceracı akım, bu akımı açıkça eleştiren Aydınlık hareketi içinde de yansımasını buldu.

Garbis Altınoğlu ve nerdeyse hepsi kendisi gibi Boğaziçi Üniversitesinde okuyan çok küçük bir öğrenci grubu, Aydınlık çizgisini “pasifist” ve revizyonist” olmakla suçlayarak koptular.

Garbis ve arkadaşları o sırada Hindistan’da kırsal alanda silahlı mücadele eylemleri yapan “Hindistan Komünist Partisi - Marksist Leninist” adlı bir grubun İngilizce olarak çıkardığı bültenden çevirdikleri Çaru Mazumdar imzalı makaledeki görüşleri nerdeyse aynen tekrarlıyorlardı.

Çaru Mazundar’a -ve tabii Garbis Altınoğlu’na- göre, “Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerde, özellikle de kırsal bölgelerde silahlı mücadele koşulları olgunlaşmıştı. Derhal mücadeleye girişmek gerekirdi. Şehirlerde çalışma yapmak ve örgütlenmek revizyonizmdi (sağ sapma). Çünkü şehirler emperyalizmin egemenliği altındaydı. Aynı şekilde yasal faaliyet yapmak, yasal yayın organı çıkartmak, yasal parti ve örgüt kurmak da oyalanmak olurdu, revizyonizmdi!” Bu anlayış, şiddet yöntemini örgüt içi anlaşmazlıklar dâhil her türlü çelişmeyi çözmede de nerdeyse tek vazgeçilmez tılsımlı yöntem olarak kutsuyordu. Nitekim bu örgüt yapılanması, sıkıyönetim makamları tarafından örgüt içi bir cinayet haberiyle sansasyonel bir şekilde kamuoyunun duyuruldu. Çaru Mazumdarcı görüşler Aydınlık saflarında o aşamada önemli bir etki yaratmadı ve Garbis ve arkadaşları “tasfiyeciler” damgasını yiyerek dışlandılar.

Ne var ki, Garbis Altınoğlu’nda en katı ifadesini bulan görüşler, kısa bir süre sonra, biraz daha sulandırılarak İbrahim Kaypakkaya ve bir grup arkadaşı tarafından savunuldu.

Aydınlık hareketi 12 Mart 1971 Sıkıyönetim koşullarında Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) bünyesinde örgütlenmişti. Çalışmalarını yer altında (gizli örgütlenme) sürdürdü. “Şafak” dergisini sıkıyönetim koşullarında gizli olarak bastı ve dağıtımını sağladı. İbrahim Kaypakkaya da TİİKP bünyesinde Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde görevlendirilmişti.

Kaypakkaya Mayıs-Haziran 1972’de Aydınlık hareketinin merkezi çizgisine açık tavır aldı. Görüşlerini “Doğu Anadolu Bölge Komitesi (DABK) Kararları” imzalı bir yazı yazıyla çevresine dağıtarak Aydınlık hareketinden ayrıldı. Faaliyetini TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist - Leninist) ve TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Örgütü) adını verdiği bir örgütlenme ile yürüttü.

‘Türkiye kuru ot yığınlarıyla kaplıymış!’

Kaypakkaya şu görüşleri savunmuştu : “Türkiye kuru ot yığınlarıyla kaplıdır. Silahlı mücadele için koşullar yeterince elverişlidir. Hemen harekete geçilmelidir. Hangi gerekçeyle olursa olsun savsaklamak revizyonizmdir. 1920’lerin Bilimsel Sosyalist önderleri olan “Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’ler ve daha sonrakilerin hepsi revizyonisttir. Mustafa Kemal İngiliz işbirlikçisidir, Kemalist Cumhuriyet ise faşist bir rejim!”

Doğu Perinçek ve arkadaşları, bu görüşlere karşı kesin tavır aldılar. Milli Kurtuluş Savaşını, Atatürk’ü, Bilimsel Sosyalist hareketinin tarihini, Şefik Hüsnü, Mustafa Suphi ve Sosyalist hareketin diğer önderlerini hedef alan yanlış çizgiye karşı etkili bir eleştiri kampanyası sürdürdüler. Bu sayede kendi görüşlerini ve çizgilerini de olgunlaştırdılar.

Doğu Perinçek, en sivri ifadesini Kaypakkaya’nın yazılarında bulan ama aynı zamanda kamuoyunun genelinde de hatırı sayılır ölçüde var olan Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimi karşıtı görüşlere karşı daha 1974 yılında Kemalist Devrim-1 kitabını yayınladı. Sonraki yıllarda da Milli Kurtuluş Savaşı, Kemalist Devrim ve Atatürk hakkında bu meselenin değişik boyutlarını ele alan çok kapsamlı inceleme ve değerlendirmelerini sekiz ciltlik “Kemalist Devrim” kitaplarında ortaya koydu. Kemalizm ve yakın tarihimiz konusunda geniş bir aydınlanma atağına önderlik etti.

Aydınlık hareketinin bilançosu:

‘Biz de sol maceracılıktan etkilendik’

Aydınlıkçılar 1970 -1974 yılları arasında Türkiye devrimci hareketini kasıp kavuran “sol” maceracı ve bireysel terörist çizgiye karşı adeta tek başına mücadele yürüttüler, aralıksız ve kapsamlı eleştiri ve aydınlatma çabalarıyla bu çizginin verdiği zararları en aza indirmeye çalıştılar.

Maceracılığın teslimiyete dönüşmesi, hatırı sayılır bir dönekler grubu üretmesi kaçınılmazdı, öyle oldu. Aydınlıkçıların bu çizgiye karşı açık tavır geliştirmesi ve kapsamlı eleştirileri de Bilimsel Sosyalist geleneğin etkili ve sağlam bir zeminde ilerlemesine olanak sağladı.
 
Aydınlık hareketi, 12 Mart döneminde Sıkıyönetim Mahkemelerine karşı mücadelenin rayına girdiği bir aşamada, hapishane koğuşlarında kendi geçmiş pratiğini de kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tuttu. Olabildiğince özgür ve kolektif bir tartışma, eleştiri-özeleştiri kampanyası yürüttü. Dönemin artı ve eksilerini çıkardı. Sonucunu da “Bilanço” başlığıyla yayınladı.

Bilançoda şu saptanmıştı: “Aydınlık hareketi “sol” maceracı çizgiye karşı etkili bir ideolojik ve siyasal mücadele yürütmüştü ama kendisi de bu rüzgârın etkisinden kurtulamamıştı. Türkiye’de devrim koşullarıyla ilgili sübjektif (abartılı) değerlendirmelerde bulunmuş, buna bağlı olarak siyasal ve örgütsel çizgide sekter ve aceleci hatalar yapmaktan kaçınamamıştı. 12 Mart’ın baskıcı dönemini en az hasarla atlatmak mümkün olabilirdi. Çok azalmış da olsa varlığını sürdüren yasal olanakların değerini anlayamamıştı. Kullanmamıştı. Sıkıyönetim sonrası döneme daha diri ve daha örgütlü girmek olanaklıyken, fırsatları değerlendirememişti.”

Doğu Perinçek, Kaynak Yayınlarından çıkan “Arkadaşım Deniz Gezmiş” kitabında partileşme tartışmalarını ve 68 gençlik hareketinin kitleselleşmesinde “DEV-GÜÇ” mitinglerinin önemine dikkat çekiyor. İşte o bölümler:

'PARTİSİZ OLMAZ'

O zaman Türkiye İşçi Partisi’nin dışında bir örgütlenmemiz yoktu. Mihri Belli’nin çevresinde bir önderler grubu oluşmuştu. Mihri Ağabey’le ben yönlendiriyorduk hareketi. Aydınlık Yazı Kurulu önemliydi. İlk yazı kurulunda benimle birlikte Erdoğan Güçbilmez, Vahap Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu, Ömer Özerturgut, Gün Zileli, Şahin Alpay, Münir Aktolga ve Cengiz Çandar görev aldı. Daha sonra Amerika’dan gelen Halil Berktay ile İstanbul’dan gelen Hasan Yalçın, Ferit İlsever ve Oral Çalışlar da yazı kuruluna alndı. Aydınlık Yazı Kurulu ve Türk Solu Yazı Kurulu dışında, organlar olan bir siyasal hareket değildik. Bir karar almamız gerektiği zaman, Mihri Ağabey ile birlikte bazı arkadaşları çağırarak toplantılar yapardık.

İçimizde partileşme tartışması başladı. Benimle birlikte Vecdi Özgüner, Sevinç Özgüner, İlhan Berktay, Halim Spatar, Türk Solu Yazı İşleri Müdürü Bora Gözen ve hem Türk Solu Yazı Kurulu hem de Aydınlık Yazı Kurulu’ndaki arkadaşlar, “Artık partisiz olmaz” diyorduk.

Mihri Belli’nin annesindeki toplantı

Deniz de tabii bu tartışmalara katılıyordu. 1969 yılının 21 Mayıs’ında Ankara’da Demirtepe’de, Mihri Belli’nin annesinin evinde toplandık. Mihri Ağabey, ben, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Ömer Özerturgut, Gün Zileli, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar ve Gülten Çayan vardı.

19 Mays 1969 günü Tandoğan’da bir miting olmuştu. Biz mitingden sonra bir yürüyüş yaptık. Polis yürüyüşün önünü Maltepe Camii’nin orada kesti ve 50-60 kişiyi topladı. Başında ben vardım yürüyüşün. 2 gün gözaltında kaldık, çıktık. Onun için tarihleri iyi hatırlıyorum. 21 Mays 1969 günü o buluşma oldu.

Deniz Gezmiş o toplantıda, benimle birlikte, partileşmenin şart olduğunu savundu. Sert sözler de söyledi Mihri Belli’ye. Oral Çalışlar “68’lilerin 7 Rengi” kitabında Deniz’in Mihri Belli’ye “hain” dediğini yazıyor. Ben Deniz’in Mihri Belli’ye “hain” dediğini hatırlamıyorum. Öyle söylese, aklımda kalırdı. Deniz, büyüklerine saygılı davranırdı. Ama “Partileşmeden olmaz, sen buna cesaret edemiyorsun” gibi bir konuşması oldu.

‘Bir tek Cihan Alptekin’

İşte o dönemde Deniz Gezmiş ile buluşmalarımzıda bu partileşme sorununu konuşuyorduk. “Bu partileşme işine Mihri Ağabey ile önderlik etmeniz lazm” diye ısrar etti. Ona sordum: “Bugün bir parti kursak, senin kadrodan kimleri uygun görürsün?” “Bir tek ben ve Cihan Alptekin” dedi. Deniz Gezmiş’in kafasındaki öncü parti anlayışını canlandırması için özellikle belirtiyorum. Çok seçkin devrimcilerden oluşan bir öncü parti fikri vardı.

Mihri Belli Ağabey’le bu parti meselesini bir gün evinde konuşmaya başladık. O, “Evde konuşmayalm. Belki dinlenir” dedi. Çıktık, Küçükesat’ta bir kahvehaneye gidip oturduk, “Kimlerle yapacağız?” dedi. Ben de saydım. Türkiye İşçi Partisi’nde milli demokratik devrim stratejisini savunanlar, eski gelenekten gelen sosyalistler, Aydınlık çevresinde toplananlar, Deniz, Cihan gibi gençlik önderleri vb. Mihri Ağabey bana 1951 tutuklamasından ders aldığını, çevremizde belli sınavlardan geçmiş insanlar olmadığını, çalışmaları böyle gevşek bir yapıyla götürmenin daha uygun olduğunu söyledi.

68 BAHARI DEVRİMCİLER GÜÇBİRLİĞİ'YLE BAŞLADI

Türkiye’de 1968 Gençlik Hareketi, Devrimciler Güçbirliği’nin kuruluşuyla başladı.

Biz, Milli Demokratik Devrimi savunan sosyalistlerin FKF’nin yönetimine gelmesi bütün gençlik saflarında sevinçle karşılandı. CHP’lisi, Atatürkçüsü, Sosyalisti bütün gençliği kucaklayan bir yönetim işbaşındaydı. Tam Deniz’in istediği ve aradığı ortam. O zaman Sultanahmet Cezaevi’nden bizi coşkuyla kutladı.
 
Devrimciler Güçbirliği, “Tam Bağımsız Demokratik Türkiye” hedefiyle kurulmuştu. Yürütme Kurulu beş üyeden oluşuyordu:
Kadri Kaplan (27 Mayıs Devrim Derneği Başkanı, Tabii Senatör)

Doğu Perinçek (FKF Gen. Başkanı)
Uğur Cankoçak (DİSK Ankara Şubesi Başkanı)
Prof Dr. Bahri Savcı (Türkiye Öğretmen Dernekleri Fed. Genel Başkanı)
Sencer Güneşsoy (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı Genel Başkanı)

Bu yönetim, o zamanki devrimci hareketin yürütme organı görevini yapıyordu.

29 Nisan 1968 eylemi

Deniz’in tahliyesinden üç gün önce, 68 Gençlik Hareketi, 29 Nisan mitingi ve yürüyüşüyle başladı. Ankara Zafer Meydanı’nda büyük bir kitle toplandı. Eyleme FKF önderlik etti. Konuşmacılar arasında, Kadri Kaplan, Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Prof. Dr. Bahri Savcı da vardı. Gençlik adına Ömer Özerturgut konuşacaktı, arandığı için Atıl Ant konuştu.

Miting daha başlamadan binin üzerinde dinci ve ülkücü Orduevinin karşısında yığılmış ve kışkırtmaya başlamışlardı. Aziz Nesin ile birlikte bu kalabalığı yararak alana gelişimizi unutmam. Miting başlayınca saldırıya geçtiler. Hazırdık. Saldırganlar, orduevinin havuzuna döküldü. O zamana kadar bu tür saldırılar amacına ulaşıyordu. Saldırganların bozguna uğraması, devrimci güçlere büyük moral kazandırdı.

Miting bittikten sonra kol kola Kızılay’a yürüyoruz. Suphi Karaman, ben, İlhan Selçuk, Kadri Kaplan, Bahri Savcı kol kolayız. Çevik Kuvvetin saldırısıyla karşılaşıyoruz. Eylem, ABD gazetelerinden Çin basınına kadar yer buluyor. Deniz, cezaevinden coşkulu kutlama mesajları yolluyor ve 3 gün sonra 2 Mayıs 1968 günü tahliye oldu.

Deniz Dev-Güç’ü İstanbul’da örgütlüyor

Deniz tahliye olur olmaz Devrimciler Güçbirliği’nin İstanbul’da örgütlenmesi için kolları sıvıyor. 22 Mayıs 1968 günü kuruluş gerçekleşiyor. Bu arada gençlik eylemleri birbiri ardısıra geliyor. İstanbul’da FKF önderliğinde “NATO Haftası” düzenleniyor. Türkiye tarihinin en kitlesel öğrenci hareketi. Denizlerle sürekli haberleşme ve ilişki içindeyiz. Üniversite kıpır kıpır. Öğrenci kitlesi demokratik talepler için mücadeleye arzulu. Bu arada Fransa ve Almanya’da da öğrenci hareketleri yükseliyor. Türkiye’deki hareket Avrupa’dan öncedir.

Ankara’da FKF olarak üniversite işgallerini başlatma kararı alıyoruz. İlk işgal, 10 Haziran 1968 günü Ankara Hukuk Fakültesi ve Dil Tarih Coğrafya’da gerçekleşiyor. Ertesi gün Fen Fakültesi’nde.

Gençlik kitlesini birleştirme ustası

Bu arada Denizlerle haberleşiyoruz. 12 Haziran 1968 günü onlar da İstanbul Üniversitesi’ni işgal ediyorlar. Bütün gençlik birlik halinde. O zaman Deniz’in bulduğu bir slogan vardı “Sağ Sol Yok Boykot Var” diye. Deniz, gençlik kitlesini birleştirme ustasıdır. Çeşitli gruplarla görüşür, ittifaklar yapar; birleştirir ve eyleme geçirir.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA