Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-2: | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:21  BAŞKAN SEÇER, ‘TARSUS KARBOĞAZI ÇEVRE FESTİVALİ’NE KATILDI  10:10  GEZEGENEMİZİ KURTARMAK İSTİYORSAK DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEĞE GEÇİŞ KAÇINILMAZDIR  21:40  GAZETECI A. VAHAP ŞEHITOĞLU, KıZ KARDEŞINI KAYBETTI  21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı 
Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-2:

 

MDD saflarında Mihri Belli-Doğu Perinçek ayrışması

Perinçek ve arkadaşları, Milli Demokratik Devrim'e işçi sınıfının önderlik edeceğini ve etmesi gerektiğini, Mihri Belli ise ‘sivil asker aydın zümrenin başını çektiği zinde güçlerin’ de pekâlâ MDD’ye önderlik edebileceğini savunuyordu.

HÜSEYİN KARANLIK / VATAN PARTİSİ KEÇİÖREN İLÇE BAŞKANI

1969 ve 1970 yıllarında Mihri Belli ile Doğu Perinçek’in yönetimindeki Aydınlık ekibi arasında devrimci kitle çizgisi ve Milli Demokratik Devrime kim önderlik edecek konusu ekseninde de bir tartışma yürüdü.

Perinçek ve arkadaşları, Milli Demokratik Devrime işçi sınıfının önderlik edeceğini ve etmesi gerektiğini, Türkiye’de bunu başaracak güçte ve olgunlukta bir işçi sınıfı bulunduğunu, işçi sınıfının önderliği sağlanmazsa kesintisiz olarak sosyalizme geçmenin mümkün olamayacağını savunuyordu.

Mihri Belli ise “sivil asker aydın zümrenin” başını çektiği “zinde güçlerin” de pekâlâ MDD’ye önderlik edebileceğini, esasen bu nedenle önderlik konusunu bugünden gündeme getirmenin gereksiz ve yanlış olduğunu söylüyordu.

‘YÖN/DEVRİM ÇİZGİSİ’ VE ‘YENİ 27 MAYIS’ BEKLENTİLERİ

Bu “zinde güçler”, 1968’de yükselen gençlik hareketi ve sonraki emekçi hareketlerinin yarattığı rüzgârdan da güç alarak, varlığını etkili bir şekilde hissettiriyordu. Doğan Avcıoğlu, önceki yıllarda çıkartmış olduğu Yön Dergisinin bir devamı olarak, 1969’da haftalık “Devrim” dergisini yayınlamaya başlamıştı. Devrim dergisi bu “zinde güçlerin” sözcülüğünü yapıyordu.

Avcıoğlu’nun “Yön/Devrim” çizgisi etrafında toplanan kadrolar, 27 Mayıs 1960 Devrimci hareketinin hararetli savunucusu ve devamı olarak tanındılar. O dönemde 27 Mayıs’ın etkisi toplum içinde ve aydınlar arasında güçlü bir şekilde devam ediyordu. Devrim dergisi yeni bir 27 Mayıs hareketinin beklentisi içinde ve hatta hazırlayıcısı konumundaydı. Bu yolla kurulacak bir iktidar eliyle “kapitalist olmayan yoldan kalkınma”programını savunuyordu.

Mihri Belli de MDD tezini ve programını bu “zinde güçlerin” düşünce ve duygularına uyumlu hale getirmeyi gözetmekteydi. Doğan Avcıoğlu’nun Devrim dergisi, 1970’ten itibaren gençlik saflarında uç vermeye başlayan maceracı eylemleri destekliyordu. Mihri Belli de yanlış olduğunu bile bile bu eylemlere karşı çıkmadı. Hatta eleştirmek bir yana, olumlar bir tavır içine girdi. Çünkü bu eylemlerin mevcut iktidarı yıpratarak “zinde güçlerden” gelecek askeri müdahale girişimleri için uygun ortam oluşturacağı hesabı yapılıyordu.

Devrimci gençlik saflarında maceracı eğilimlere paralel olarak, kendinden olmayan farklı gruplara ya da sosyal demokrat görüşteki gençlere karşı baskı ve zorbalık girişimleri de görülmeye başlanmıştı. Farklı görüşlere “oportünist” vb. etiketi yapıştırılıyor, “oportünizmin de emperyalizmin devrimci saflardaki uzantısı olduğu” iddiasıyla zorbalık meşrulaştırılmaya çalışılıyordu.

MİHRİ BELLİ’NİN ‘İLKESİZ BİRLİK CEPHESİ’

Aydınlık dergisi devrimci gençlik içinde uç veren kitleden kopuk, hatta kitlelerle ters düşen maceracı eğilimlere ve eylem çizgisine karşı daha başından açık tavır koydu. Kitlelerin maddi manevi desteğini kazanmayı ve başarıyı gözeten “doğru eylem çizgisini” savundu. İlerici saflardaki düşünce ayrılıklarının ve çelişmelerin çözümünde de “tartışmada hoşgörü eylem birlik” anlayışını esas aldı.

Aydınlık, bu eleştirilerini ve doğru çizginin esaslarını içeren “Proleter Devrimci Safları Çelikleştirelim” başlıklı bir yazıyı Aydınlık Yazı Kurulu üyelerinin ortak imzasıyla Kasım 1970 sayısında yayınladı.

Mihri Belli ile o sırada gençlikteki maceracı eğilimlerin sözcülüğünü yapan Mahir Çayan ve arkadaşları, bildirideki görüş ve eleştirilerden rahatsız oldular. Çıkarılmasında hiçbir role sahip olmadıkları halde, “imtiyaz sahipliği” gibi hukuki bir dayanaktan yararlanarak Aydınlık dergisine el koydular.

Doğu Perinçek ve diğer yazı kurulu üyeleri ise Aydınlık’ı aynı içerik ve biçim altında logoda küçük bir değişiklik yaparak ara vermeden yayınlamaya devam ettiler. Böylece MDD saflarında “AYDINLIK Sosyalist Dergi” (ASD) - “Proleter Devrimci AYDINLIK (PDA)” şeklindeki ayrılık ve yeni saflaşma gündeme girdi. PDA, Mihri Belli ve Mahir Çayan çevresi arasındaki geçici beraberliği “İlkesiz Birlik Cephesi” olarak adlandırmıştı. Nitekim çok kısa bir süre sonra Mihri Belli ve Çayan çevresi birleriyle yollarını ayırdılar.

9 MART ‘SOL DARBE’ GİRİŞİMİ VE 12 MART 1971 AMERİKANCI ASKERİ DARBESİ

Ordu içinde belli bir güce ve etkiye ulaştıklarını düşünen “zinde güçler”, 9 Mart 1971’de iktidarı değiştirmeyi hedefleyen bir darbe girişiminde bulundular. Devrimci gençlik yapılanması içinde yer alan ve halktan kopuk maceracı çizginin önde gelen bazı temsilci ve kadroları da 9 Mart askeri darbe planları içinde görev üstlendiler. “Bazı binaların ele geçirilmesi, bazı kritik bölgelerin tutulması” gibi somut görevler de aldılar.

Ne var ki bu 9 Mart girişimi Ordu’nun komuta kademesinin bir operasyonu ile daha başlamadan etkisiz kılındı. Etkisiz kılındığı gibi, ünlü 12 Mart Muhtırası/darbesi yoluyla Amerikancı ve karşı devrimci askeri rejimin gerekçelerinden de biri yapıldı. 12 Mart Muhtırasıyla Süleyman Demirel Hükümeti devrildi. Parlamento pasifleştirildi. Çok geçmeden bütün yurtta Sıkıyönetim ilan edildi. Solu ve halk hareketini bastırmak üzere işkenceli sorgular ve zincirleme tutuklama kampanyaları yürütüldü.

Darbenin hemen öncesinde Sivas Gemerek’te yakalanmış bulunan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 12 Mart askeri yönetimi altında Askeri Mahkeme kararıyla 6 Mayıs 1972 günü idam edildiler.

Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı da 26 Mart 1972 günü Ordu-Ünye’de NATO’ya ait bir askeri üste görevli üç teknisyeni kaçırma eyleminin ardından, Ordu’nun Kızıldere köyünde bir bina içinde kuşatılarak 30 Mart 1972’de katledildiler.

Mahir Çayan ve arkadaşları

‘ÖNCÜ SAVAŞ’, ‘FOKOCULUK’ TEORİLERİ VE KİTLE ÇİZGİSİ-MACERACILIK TARTIŞMALARI

1970’ten itibaren kitlesel gençlik eylemlerinde önce duraklama, ardından da gerileme başlamıştı. Aynı şekilde 15-16 Haziran 1970 büyük işçi yürüyüşleri ile doruğuna varan işçi hareketinde ve diğer emekçi eylemlerinde benzer bir durum vardı. Kitle hareketlerindeki bu durgunluk karamsarlığı, karamsarlık da kısa yoldan başarı özlemlerini yani maceracılığı besledi.

O dönemde dünyada da maceracı sol rüzgarlar estiriliyordu. Latin Amerika ülkelerinde Karlos Marighella’nın formülleştirdiği sözde “şehir gerillası” ve yine Latin Amerika’da moda olan “fokoculuk” eylemleri yaygınlaşmıştı. Kapitalist emperyalist sistemin medyası bu eylemleri büyük bir gürültüyle reklam ediyordu. Türkiye’de de Fokoculuğu, şehir gerillası çizgisini özendiren haberler, kurşun delikleriyle süslenmiş “şehir gerillası”kitapları ve sabotaj teknikleri içeren yayınlar ortalığı kaplamıştı.

Bu ortamda, önce küçük gençlik gruplarının şiddet içeren eylemleri ortaya çıkmaya başladı. Deniz Gezmiş ve bir grup arkadaşı Ankara’da İş Bankası Emek Şubesi soygununu yaptılar.

Eylem basın yayın organlarında büyük bir gürültüyle yansıtıldı. Gençlikteki maceracı yöneliş güçlü bir rüzgâra dönüştü. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil ve arkadaşlarının, “Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu” (THKO) adıyla kurdukları örgüt, bu eylemle birlikte kamuoyuna duyuruldu.

Aydınlık Dergisi, bu tür halktan kopuk maceracı eylem çizgisini daha başından açıkça eleştirdi. Yayınlarında maceracılığın gençliği ve halk hareketini pasifleştireceği, hatta düzenin kucağına iteceği vurgulanıyordu. Kitleleri adım adım kendi deneyimleriyle bilinçlendiren, onları harekete geçmeye özendiren bir eylem anlayışını savunuyordu.

Sözde “Silahlı propaganda” kavramıyla izah edilen banka soygunu, adam kaçırma gibi bireysel terör eylemleri, geniş emekçi kitleler içinde endişeyle karşılanıyordu. Ne var ki FKF/DEV-GENÇ bünyesindeki bir kısım devrimci gençlik kesiminde de heyecan yaratmıştı. Bu ortamda DEV-GENÇ içinde etkili bir grup oluşturmuş olan Mahir Çayan ve arkadaşları da önce İstanbul’da ünlü bir işadamının oğlunun rehin alınması eylemini yaptılar. Ardından 17 Mayıs 1971’de İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırma ve 22 Mayısta da öldürme olayını gerçekleştirdiler.

Kamuoyu, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu/Cephesi (THKP-C) adlı örgütün kurulmuş olduğunu bu eylemlerle öğrendi. Eylemler ve arkasındaki örgütlerin isimleri aylarca medyanın gündeminden düşürülmedi.

MAHİR ÇAYAN’LARIN ‘ÖNCÜ SAVAŞ’ TEZİ

Mahir Çayan ve arkadaşları yaptıkları eylemleri “Öncü Savaş” teorisiyle açıklıyorlardı. O sırada Latin Amerika ülkelerinde moda olan şehir gerillası eylemlerinden esinlenen bu teze göre Türkiye gibi emperyalist boyunduruk altında bulunan ülkelerde emperyalizmin “gizli işgali” söz konusudur. Emperyalist işbirlikçisi iktidarlar da bu gibi ülkelerde “suni dengeyle” ayakta dururlar.

“Öncü Savaş” adı verilen küçük grupların silahlı propaganda eylemleri, işbirlikçi “oligarşilerin” ne kadar kof olduğunu ortaya koyacak, bunu gören kitleler de cesarete gelip ayaklanacaktı! Suni denge bu şekilde bozulmuş olacak, emperyalistler ise bu gelişme içinde duruma müdahale etmek zorunda kalacaklardı. Böylece emperyalizmin gizli işgali açığa çıkartılacaktı. Açığa çıkartılan emperyalist işgale karşı da kitleler milli kurtuluş için seferber olacaktı!

Oysa hem “fokoculuğun” ana vatanı olan Latin Amerika ülkelerinde hem de Türkiye’de, pratik tam tersi sonuçlar doğurdu. “Silahlı propaganda” amaçlı eylemler kısa sürede ezildi. İktidarların bırakalım “kof” olduğu, aslında ne kadar güçlü olduğu kanısı güç kazandı. Kitleler ise daha da pasifleşti ve yılgınlığa kapıldı. Bu arada yüzlerce, binlerce heyecanlı devrimci kadro da mücadele dışına itilmiş oldu.

Aslında Türkiye’nin Milli Kurtuluş Savaşına ve Atatürk’e sahip çıkan, “İkinci Milli Kurtuluş Savaşı” için ileri atıldıklarını açıklayan Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve arkadaşlarının bu doğru tutumları, girdikleri maceracı çizgiyle buharlaştı. Kendilerinden sonraki takipçilerine bu anlamda olumlu bir gelenek de ne yazık ki yansımadı.

Aydınlıkçıların 1969’daki “Proleter Devrimici Safları Çelikleştirelim” bildirisi, işte bu gidişe karşı etkili bir müdahale idi. Ama sistemin araçlarıyla da körüklenen halktan kopuk maceracı dalgayı durdurmaya yetmedi. Bu çizgisinin devrimci saflarda ve halk içindeki ağır tahribatı çok geçmeden, bir kaç yıl içinde görülmüştü. Ama iş işten geçmişti.

MİHRİ BELLİ; 1969’DA PERİNÇEK, GEZMİŞ VE ÇAYAN'LARIN PARTİLEŞME TALEBİNİ NİÇİN KARŞILAMADI?

MDD tezini gündeme getiren Mihri Belli, 1969 yılında devrimci kamuoyunda ve sosyalist kadrolar içinde saygınlığının doruğundayken Doğu Perinçek ve Deniz Gezmiş gibi genç kuşaktan önderlerin “parti kurma” önerilerine yan çizdi. Mayıs 1969’da başta Doğu Perinçek, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan olmak üzere o dönemde devrimci gençlik hareketinde ve hızla kitleselleşen sosyalist harekette öne genç kuşak önderler Mihri Belli’yi annesinin Demirtepe’deki evinde birlikte ziyaret ederler. Partileşme önerisini açıkça önüne koyarlar işin başına geçmesini talep ederler. Ne var ki Mihri Belli bu talebin gereğini yerine getirmeyi benimsemez.

Oysa o koşullarda büyük bir güce ulaşan sosyalist birikim içinde, TİP’in etkisi en aza inmişti. MDD tezi etrafında birleşen çoğunluk bilimsel sosyalist bir öncü parti otoritesinden yoksundu. O büyük sosyalist birikim, partisiz kalmıştı. Örgütsel bir işleyiş içinde eğitilmediği ve Parti otoritesine tabi olmadığı için bu birikim büyük ölçüde başıboş kaldı. Her türlü zararlı etkiye açık durumdaydı. Bünyesinde sağ veya sol sapma eğilimlerinin gelişmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Kitle çizgisine aykırı maceracı eylemler ve THKO, THKP-C, TİKKO vb. maceracı örgütlenmeler bu ortamda ortaya çıktı.

Yarın: Aydınlık saflarında Tasfiyecilik hareketi: Garbis Altınoğlu Grubu ve İbrahim Kaypakkaya’nın TKPML-TİKKO’su



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA